Neden kitap okuruz? Cevabı karışık gibi görünse de aslında basit; bir beynimiz olduğu için! Durun darılmayın hemen sevgili okuma alışkanlığı olmayanlar, açıklayabilirim. Kendinin bilincinde ve büyük bir beyin hacmine sahip bir canlıyız, dahası bir vücudu yöneten beyinleriz. Ve insanlık tarihindeki en büyük sorun ne savaşlar ne sıtma ne de küresel ısınma olsa gerek. Başıma gelmiş ve gelebilecek en büyük sorun can sıkıntısı ve tıbbi bir çözümü yok. Ama üzülmeyin, yine de bir çıkış yolu var. Kim olursanız olun, içinde olduğunuz dünyayı hatta evreni seviyor ya da sevmiyor olun ve yaşınız kaç olursa olsun iyi gelen ve ilaçlar gibi doz aşımı yapamayacağınız bir öneri bu. Kitap kokusu gibi bir mutluluğa da sahip üstelik.
Şikayetinizi biliyorum; “Ben okumayı sevmem.” Ya da “Okumakta zorlanıyorum, istediğimi bulamıyorum.” vb. Derdim motive edici galerilerdeki gibi sayfalarca zorlanacağınız öneriler dizmek değil, üstelik bu iki sorunun çok kolay iki çözümü de mevcut. Bunları söyleyeceğim yalnızca. Ama ilk sorun şu asıl olarak, bu da dahil bir şeyi başarmak istiyor musunuz istemiyor musunuz? Çünkü ister yapabileceğinizi ister yapamayacağınızı düşünüyor olun, haklısınız. Beyninizin ne kadar büyük bir güç barındırdığını asla küçümsemeyin.
Okumak istiyor ama bir yandan da istemiyor ya da moda deyimle üşeniyorsanız çözüm basit. Newton’un ilk hareket kanunu bir cisme dışarıdan kuvvet uygulanmadıkça hareket etmeyeceğini söyler. Yani bir taş bir şey onu itmedikçe hareket etmez. Bu fizik yasası insanlar için de biraz geçerli. Bir şey yapmak için sizi harekete geçirecek dış kuvvet ister anneniz, ister örnek aldığınız biri, bir arkadaşınız, ister motive edici bir karikatür isterse de okuduğunuz bu yazı olsun sizi kendiliğinizden harekete geçirecek kıvılcımı içinizde yakana kadar bunlardan herhangi birinden yararlanabilirsiniz. Örneğin bir arkadaşınızla okuma aktivitesine girişebilir yahut bir kütüphanede bir okuma arkadaşı edinebilirsiniz, neden olmasın. Söz konusu aktivite okumak olunca bu kıvılcımın yanması o kadar kolay ki kendinizi şaşırtacağınıza eminim. Bir şey için poponuzu kaldırmakta bile zorlanırken yapmaya başladıktan sonra her şeyin daha güzel göründüğünü fark ettiniz mi? Sizlerle beraber milyonlarca kişi de fark etti:
İkinci sorun ise hangi kitapla başlayacağınız. Tavsiyem bu konuda çocuk kitapları ile başlayın çünkü örneğin Rus klasikleri ile okuma hayatına telef olmadan başlayabilmiş pek kimseye rastlamadım, ne öğrencilerim ne tanıdıklarım arasında. Antidepresan ilaçlar vücudun alışması için önce ufak dozlarda verilir, siz de aynı sistemi uygulayabilirsiniz (dahası okuma alışkanlığının stresi azalttığı gerçeği de var). Çocuk kitapları gibi görünen ama aslında çocuk kitabı olmayan, okuma zevkini konsantre çamaşır deterjanı gibi yoğunlaştırılmış şekilde veren bir kitap başlangıç için en uygun seçeneklerden biri olacaktır. Örneğin Küçük Prens, Momo, Simyacı, Küçük Kara Balık, Çocuk Kalbi, Martı vb. gibi kitaplar başlamak için enfes seçenekler bana kalırsa, en azından nasıl bir okuyucu olduğunuzu, bu konudaki zevklerinizi keşfedene kadar.
Üçüncü ve son sorun ise alışkanlık kazanmak, yani bir başka kitap için içimizde istek uyandırmak. İnsanoğlunun yaradılışında olan merak unsuru buradaki en önemli silahlarımızdan ilki olacak. İkincisi ise elbette alışkanlık, bağlılık (bağımlılık değil). Yukarıda değindiğim gibi, bir kitabı okumaya başlarsanız sonunu getirmek istersiniz size uygun bir kitapsa. Dikkate almanız gereken ilk şey okuma alışkanlığının gün içinde saatlerinizi vermek zorunda olduğunuz bir iş olmadığı. Günde 15 dakika ya da birkaç sayfa ile de bir okur olabilirsiniz, hem de iyi bir okur. Bu konuda gözünüzü korkutmanıza, kitaplarla tıka basa dolu insan boyunda kitaplıkları gözünüzün önüne getirmenize gerek yok aslına bakılırsa.
Özetleyelim; ilk adım olarak başlayacağınız kitabınızı seçtiniz, elinize alıp kitabınızın o kendine has kokusunu içinize çektiniz, çok değil 15 dakika ya da yarım saat zaman ayırabileceğinize karar verdiniz ve uygun bir pozisyonda oturup kitabınıza başladınız (yatarsanız çabucak uykunuz gelecektir, kitap okurken uykusunun geldiğini söyleyen kişiler yatar pozisyonda hatta yatakta kitap okuyanlardır; başlangıç için tavsiye etmem şahsen). Zaten emin olabilirsiniz okuma seansınız ayarladığınız süre ile sınırlı kalmayacak, kitabınızı okumayı bırakmak istemeyeceksiniz.
Önemli bir diğer nokta ise okurken zihninizin kolay kolay dağılmaması için kitabınızı konuşma hızından daha hızlı şekilde okumaya dikkat etmeniz, ama bu bir diğer yazının konusu olacağı için burada uzun uzadıya anlatmayayım. İkinci kitabınıza başlamak için ise çok beklemeyin, her gün 15 dakikacık olsun okumaya ayıracağınıza dair kendinizi motive ederseniz ülkemizin kişi başına düşen kitap sayısı düşünüldüğünde ortalama üzeri bir okuyucu olmaya şimdiden başlamışsınız demektir. Size televizyon izlemekten ya da sosyal medyadan çok daha fazla şey katacağı kesin.Ama unutmayın, düzenli aralıklarla az da olsa okumak alışkanlık kazanmak için en kolay yöntem.
İyi okumalar 🙂
Add Comment